Niyet etmenin hükmü nedir ?

Berk

New member
Niyet Etmenin Hükmü: Bir Köyün Hikâyesinden Hayat Dersi

Geçenlerde eski bir köyde geçirdiğim birkaç günü hatırladım. Sessiz, dağların arasında saklı, zamanın ağır aktığı bir yerdi. Forumda bu kadar derin konular konuşulurken orada yaşadığım bir hikâyeyi paylaşmak istedim. Çünkü “niyet etmenin hükmü nedir?” sorusunun cevabını ben, o köyde, beklenmedik bir olayın içinde buldum.

Köyün Sessiz Sabahı ve Ahmet’in Kararı

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte köy meydanında bir hareketlenme başlamıştı. Herkes yeni yapılan çeşmenin açılışına hazırlanıyordu. O köyde herkesin bildiği, ama kimsenin tam olarak çözmediği bir adam vardı: Ahmet Usta. Yıllardır sessizce çalışır, kimseyle tartışmaz ama herkesin saygısını kazanmıştı.

Ahmet Usta, sabah erkenden atölyesini açtı. Elindeki eski çekiçle demiri döverken, içinden “Bugün şu çeşmenin musluğunu ben takacağım” diye geçirdi. Ancak kimse ona böyle bir görev vermemişti. Sadece içinden gelen bir ses, bunu yapması gerektiğini söylüyordu.

Köyün erkekleri meydanda plan yaparken o, kimseye danışmadan işe koyuldu. Çünkü onun için niyet, eylemin başlangıcıydı. “Bir işi yapmaya niyet edersen, Allah seni o yolda yürütür” derdi hep.

Ama köyde herkes onun kadar emin değildi.

Zehra’nın Sessiz Endişesi

Ahmet Usta’nın karısı Zehra, evinin penceresinden onu izliyordu. Yıllardır onun bu “kendi kendine niyet etme” huyuna alışamamıştı. Çünkü Zehra, her şeyin birlikte konuşularak, ortak bir duyguda buluşarak yapılması gerektiğine inanırdı.

Ahmet’in niyeti saf ve iyi olsa da, Zehra’nın içinde bir huzursuzluk vardı. “Ya bu iş yanlış anlaşılırsa?” diye düşündü. Onun niyeti hayır olsa bile, köyde dedikodu çabuk yayılırdı. Kadınların sohbetinde niyetin samimiyeti kadar, sonuçları da önemsenirdi.

Zehra’nın empatik yanı hemen devreye girdi. Evin önünden geçen komşu kadınlara seslendi:

— “Ahmet Usta bu sabah çeşmeye gitmiş, bir niyeti var herhalde.”

Kadınlardan biri gülümsedi:

— “Zehra abla, senin kocanın niyeti iyidir, ama bazen fazla kendi başına hareket eder.”

Zehra iç geçirdi:

— “İyi niyet de bazen açıklanmadıkça yanlış anlaşılır, değil mi?”

Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Sezgisi

Köyün meydanında muhtar ve birkaç erkek plan yapıyordu. Yeni çeşmenin açılışını kimin yapacağı konusunda herkesin bir fikri vardı.

“Bu iş planlı olmalı” dedi muhtar, elindeki kâğıda not alarak.

“Şu taşın yönü bile belli bir stratejiye göre konulmalı.”

Ahmet Usta ise o sırada çeşmenin yanına gidip musluğu takmaya başlamıştı bile. Onun için niyet etmek, plan yapmaktan daha güçlüydü. Çünkü o inanıyordu ki, niyet doğruysa yol kendiliğinden açılır.

Erkeklerin dünyasında bu bazen “disiplinsizlik” gibi görünür. Onlar için başarı, planın sonucunda gelir. Ama Ahmet Usta gibi bazıları, planlardan çok kalbin yönüne inanır.

Zehra ve diğer kadınlar uzaktan bu sahneyi izliyordu. Kadınlar arasında sessiz bir farkındalık vardı: Onlar Ahmet’in ne hissettiğini sezebiliyorlardı. Çünkü empati, niyetin dilini rakamlardan daha iyi çözer.

Bir Yanlış Anlama ve Köyde Kıyamet

Ahmet Usta musluğu taktıktan sonra çeşmeden bir damla su sızdı. Henüz tam açılmadan, köyün gençlerinden biri koşarak geldi:

— “Usta, muhtar bu işi izinsiz yaptığını söylüyor!”

Ahmet başını kaldırdı, gülümsedi. “Ben sadece niyet ettim, hayır olsun diye,” dedi.

Ama o söz, köyde farklı yankılandı.

Ertesi sabah kahvede konuşulan tek konu buydu:

“Ahmet Usta kendi başına iş yapmış.”

“İyi niyet etmiş ama izinsiz iş olmaz.”

“Allah niyetine göre yazar ama insanlar işine bakar.”

Zehra’nın içi burkuldu. O sabah niyetin hükmünün sadece Allah katında değil, toplumun dilinde de tartıldığını anladı.

Köy İmamının Sözü: Niyet, Kalbin Pusulasıdır

O gün akşam namazından sonra köy imamı, caminin avlusunda toplananlara kısa ama derin bir konuşma yaptı.

— “Kardeşlerim,” dedi, “niyet, kalbin pusulasıdır. İnsanı doğru yola da, yanlışa da yönlendirebilir. Niyetiniz hayırsa, işiniz bereket bulur. Ama niyetinizi açıklamazsanız, insanlar yönünüzü göremez.”

O anda herkesin yüzü Ahmet Usta’ya döndü.

İmam devam etti:

— “Ahmet’in niyeti hayırdı, ama niyetin hükmü, sadece içte değil, dışta da görünmeli. Kalpteki hayır, davranışla desteklenirse anlam bulur.”

Ahmet başını eğdi, sonra imamın elini öptü. Zehra uzaktan gülümsedi. O an anladı ki, niyet etmek sadece düşünmek değil; anlatmak, paylaşmak, niyetini davranışa dönüştürmekti.

Köydeki Değişim ve Ortak Niyet

Birkaç hafta sonra köyde herkes yeniden bir araya geldi. Yeni bir karar alındı: Köyde yapılacak her işte, herkes önce niyetini söyleyecekti. Çünkü niyet gizli kaldığında, yanlış anlaşılma büyüyordu.

O gün Ahmet Usta ve Zehra, birlikte yeni bir musluk taktı. Bu kez Ahmet işe başlamadan önce herkesin önünde “niyet ettim hayırla su akıtmaya” dedi. Kadınlar dualarla destekledi, erkekler planı çizdi.

O an, köydeki herkes fark etti: Erkeklerin stratejisiyle kadınların sezgisi birleştiğinde, niyetin hükmü hayatın bütününe yayılıyordu.

Forum Üyelerine Soru: Niyetimiz Kalpte mi Kalmalı, Söze mi Dönmeli?

Bu hikâyeyi paylaşmamın nedeni, sadece bir köy anısı değil. Hepimizin içinde bir “Ahmet” ve bir “Zehra” var aslında.

Bazen niyet ediyoruz ama anlatmıyoruz.

Bazen hissediyoruz ama adım atmıyoruz.

Ve bazen, iyi niyetle başladığımız işler yanlış anlaşılıyor.

Peki sizce niyetin hükmü sadece Allah ile kul arasında mı olmalı, yoksa toplum önünde de görünür kılınmalı mı?

Bir insanın niyeti iyi olsa bile, eylemi açıklanmadığında sorumluluğu azalır mı?

Sonuç: Niyetin Hükmü, Kalple Aklın Ortasında

Niyet etmek, bir başlangıçtır. Ama hükmü, niyetin nasıl yaşandığında gizlidir.

Ahmet’in stratejik adımıyla Zehra’nın empatik sezgisi birleştiğinde ortaya çıkan şey, hayatın ta kendisiydi: içtenlik.

Niyet, kalpte doğar, dilde olgunlaşır, davranışta anlam bulur.

Ve belki de en önemlisi, niyetin hükmü; sadece ne düşündüğümüzde değil, bunu nasıl paylaştığımızdadır.

Peki sizin hayatınızda hangi niyet, paylaşılmadığı için yanlış anlaşıldı?