107 ingilizce nasıl okunur ?

Melis

New member
107 İngilizce Nasıl Okunur? Bir Dilin Arkasında Yatan Sosyal Faktörler

Merhaba arkadaşlar,

Geçen gün bir arkadaşım 107 sayısını İngilizce okurken "One hundred and seven" dedi. Birden aklıma takıldı: Hangi sayıyı okuduğumuzdan çok, dilin, kültürün, hatta toplumsal cinsiyetin, ırkın ve sınıfın nasıl şekillendirdiğini düşündüm. Bir sayıyı okumanın bile ne kadar derin bir sosyo-kültürel bağlamı olabileceğini hiç fark etmemiştim. Hepimiz İngilizceyi öğrenmeye çalışıyoruz, ama dilin sadece bir iletişim aracı değil, aynı zamanda sosyal yapılarımızı nasıl şekillendirdiğini anlamak da önemli.

Hadi gelin, 107'nin İngilizce okunuşunu ele alırken, toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf gibi faktörlerin nasıl etkiler yarattığını keşfe çıkalım.

Bölüm 1: Kadınların Empatik ve Sosyal Yapıların Etkilerine Duyarlı Yaklaşımları

Hikayemizin ilk karakteri Elif, dilin ve sayılarla kurduğumuz ilişkinin toplumsal boyutlarına çok duyarlı bir karakter. Elif, her zaman sosyal yapıları sorgular ve anlamaya çalışır. 107 sayısını "One hundred and seven" olarak okurken, Elif’in aklına hemen dilin toplumdaki bireyler üzerindeki etkisi gelir. O, dilin öğrenilmesinin, sadece iletişimde değil, aynı zamanda bireylerin kimliklerini ve toplumsal rollerini nasıl etkilediğine dikkat eder.

Elif, "Bir dil, toplumdaki güç dinamiklerini yansıtır. Bu sayının, bir kişinin kimliğini nasıl şekillendirdiğini düşün, mesela toplumda eğitimli ve kültürel olarak birikimli kişilerin İngilizceyi doğru ve etkili okuma becerisi, onlara bazen daha fazla saygı getirebilir," diyor. İngilizceyi düzgün bir şekilde öğrenmek, özellikle düşük sınıflardan gelen, yetersiz eğitim almış bireyler için, çoğu zaman toplumsal anlamda dışlanma ve yerleşik sınıf farklarını gözler önüne serer.

Elif, dilin toplumsal statü ile de bağlantılı olduğuna inanır. "Dil öğrenimi, bireylerin kendilerini toplumsal ve kültürel normlar içinde konumlandırmalarını sağlar," derken, eğitim seviyesi ve sınıf farklarının dildeki en ufak detaylarda bile nasıl ortaya çıktığını vurgular. Örneğin, bir kişi "one hundred and seven" şeklinde düzgün bir okuma yapabiliyorsa, bu onun eğitim seviyesini ve toplumsal bağlamdaki yerini belirleyebilir. Ayrıca Elif, bir kişinin dil becerileriyle ilgili yaşadığı zorlukların çoğu zaman sınıf farklarından kaynaklandığını düşünür. Yani, eğitimdeki eşitsizlikler, dildeki eksikliklere dönüşebilir.

Bölüm 2: Erkeklerin Çözüm Odaklı ve Stratejik Yaklaşımları

Ahmet, hikayenin diğer kahramanı, çözüm odaklı bir yaklaşımı temsil ediyor. Ahmet, her şeyin mantıklı bir biçimde analiz edilmesi gerektiğine inanır. Elif’in duyduğu toplumsal etkiler hakkında söylediklerini dinledikten sonra, biraz düşündü ve şunları söyledi: “Evet, toplumdaki bazı sınıf farkları ve dilsel engeller önemli, ama bu sadece dilin kullanımındaki sosyal bir meselenin sonucudur. Eğer doğru bir eğitim alırsak, dil engelleri kendiliğinden ortadan kalkar.” Ahmet, hemen olaya pratik bir çözüm önerisi getiriyor.

Ahmet, "Dil bir araçtır ve bu aracın verimli kullanımı toplumsal sınıf farklarını daha az belirgin hale getirebilir. Eğitim sistemi, bu konuda önemli bir rol oynar. Eğer insanlar doğru eğitimle dil bilgisi konusunda yetkinleşirlerse, toplumda daha eşit fırsatlar olabilir," diyor. Ahmet’in bakış açısına göre, dildeki toplumsal sınıf farklarının önüne geçmek için çözüm basittir: doğru ve eşit eğitim fırsatları yaratmak.

Ahmet, dilin toplumsal sınıf farklarını ve ırkçılığı daha az belirleyici kılabilecek bir araç olabileceğini savunuyor. Eğitim, onun için çözümün anahtarıdır. Ancak Ahmet, Elif gibi dilin insan hayatındaki duygusal ve toplumsal yönlerini göz ardı etmez. Sonuçta, her ikisi de dilin ve kültürün, toplumsal yapılar üzerinde önemli bir etkisi olduğunu kabul ederler.

Bölüm 3: 107 Sayısının Ötesinde – Toplumsal Cinsiyet, Irk ve Sınıfın Etkileri

Bu kadar tartışmanın ardından, biraz daha derin bir konuya inelim. 107 gibi basit bir sayının İngilizce okunuşu, sadece bir dil bilgisi meselesi değildir; aynı zamanda toplumsal yapılarla da bağlantılıdır. Kadınların, erkeklerin ve farklı sınıflardan gelen bireylerin dil öğrenme süreçlerinde karşılaştığı zorluklar, toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf gibi faktörlerin etkisiyle şekillenir. Bu bağlamda, dil sadece bir iletişim aracından daha fazlasıdır; güç ilişkilerinin ve toplumsal eşitsizliklerin bir yansımasıdır.

Örneğin, kadınların dil becerileri çoğu zaman toplumsal cinsiyet normlarına dayanır. Bir kadının doğru bir şekilde İngilizce konuşması, bazen erkeklere kıyasla daha fazla takdir edilebilir. Diğer yandan, ırkçılık, özellikle İngilizceyi öğrenme sürecinde, belirli ırklara ait bireylerin dışlanmasına yol açabilir. Bu kişiler, kendilerine ait bir dilsel kimlik oluşturarak, toplumsal bağlamda kendi yerlerini bulmaya çalışabilirler.

Bu noktada, sınıf farkları da büyük bir rol oynar. Eğitimli ve yüksek sınıf bireylerin daha rahat dil öğrenebildiği bir ortamda, düşük gelirli bireyler, dil öğrenme fırsatlarına erişimde zorluklarla karşılaşabilirler. Bu, dilin sadece bilgi değil, aynı zamanda bir ayrıcalık meselesi haline gelmesine yol açar.

Bölüm 4: Tartışma Başlatma Zamanı – Dil ve Sosyal Yapılar Üzerine Ne Düşünüyorsunuz?

Peki, sizce dil sadece bir iletişim aracı mıdır, yoksa toplumsal yapıları ve eşitsizlikleri yeniden üreten bir mecra mıdır? Toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf gibi faktörler dil öğrenme sürecinde nasıl bir etki yaratıyor? Kadınlar, erkekler ve farklı sınıf düzeylerinden gelen bireylerin dil becerileri, toplumda nasıl farklı şekillerde algılanıyor?

Bu yazıyı bitirirken, bu sorulara birlikte yanıt aramak istiyorum. Hem toplumsal hem de bireysel olarak, dilin bizler üzerindeki etkilerini düşünmek ve tartışmak oldukça değerli. Yorumlarınızı bekliyorum!