Yargıtay dosya incelemede ne kadar sürer ?

Melis

New member
Yargıtay Dosya İncelemede Ne Kadar Sürer? — Bir Bekleyişin Hikâyesi

Merhaba forumdaşlar,

Bugün size bir bilgi vermekten çok, bir hikâye anlatmak istiyorum. Çünkü bazen bir dosyanın süresi değil, o süreyi yaşayan insanların hikâyesi daha fazla şey anlatır. “Yargıtay dosya incelemede ne kadar sürer?” diye soranların çoğu, aslında takvimdeki günleri değil, içlerindeki belirsizliği ölçmek istiyor.

Ben de o bekleyişi yaşayan bir çifti anlatacağım size: Mert ve Elif.

Biri stratejik, biri duygusal… Ama ikisi de aynı cümlenin gölgesinde yaşıyor:

“Dosyanız incelemede, bekleyiniz.”

---

1. Bölüm: Duruşmanın Ardından – Sessiz Bir Bekleyiş Başlıyor

Mert, kırkına yaklaşan bir mühendis. Hayatta her şeyi planla, çizelgeyle, stratejiyle yönetmeye alışmış bir adam.

Elif ise bir öğretmen; sabırlı, empatik, insanın iç sesine kulak veren bir kadın.

Evliliklerinde her zaman biri akıl, diğeri kalp olmuştu.

Ama kader bir gün onların karşısına öyle bir dava çıkardı ki, ikisinin de sınırlarını zorladı.

Mert’in işten çıkarılmasıyla başlayan süreç, haksız fesih iddiasıyla mahkemeye taşındı.

İlk derece mahkemesi, Mert lehine karar verdi ama şirket kararı temyize götürdü.

Artık dosya Yargıtay incelemesindeydi.

O günden sonra Mert’in takvimi farklı çalışmaya başladı.

Her sabah kahvesini içerken aynı siteye giriyordu: “Yargıtay dosya sorgulama.”

Bir değişiklik yoktu.

Bir gün, iki hafta, üç ay…

Sistem aynı cümleyi tekrarlıyordu:

“Dosya incelemede.”

Elif ise her sabah kahvaltı masasında Mert’in yüzüne baktığında o sessiz yorgunluğu hissediyordu.

“Belki bugün sonuçlanır,” diyordu Mert her defasında.

Ama Elif onun gözlerinde gün saymaktan çok, umut erozyonunu görüyordu.

---

2. Bölüm: Zamanın Yavaş Aktığı Koridorlar

Yargıtay binası uzakta bir yerde, gri bir taş yapıydı. Ama Mert’in zihninde o bina devasa bir labirente dönüşmüştü.

“Orada bir yerlerde benim dosyam duruyor,” diyordu kendi kendine.

“Belki de kimse henüz eline almadı…”

Stratejik düşünen bir adam olarak süreci çözümlemeye başladı.

Kaç daire var, ortalama kaç dosya inceleniyor, yılda kaç karar çıkıyor…

İstatistiklerle kendine bir güvence inşa etmeye çalışıyordu.

Ama Elif başka bir dil konuşuyordu:

“Mert,” diyordu, “bazı şeyler rakamlarla değil, sabırla çözülür.”

Bu cümle Mert’in hoşuna gitmiyordu.

O her zaman çözüm arardı. Somut, ölçülebilir, kesin bir sonuç.

Ama Yargıtay’da zaman ne mantığa ne stratejiye uyuyordu.

Orada takvim, insan sabrının ritmiyle ilerliyordu.

---

3. Bölüm: Umut, Bir Dosya Numarası Kadar Kırılgan

Bir akşam, Elif sofrayı kurmuş, televizyonun sesini kısmıştı.

Mert içeri girdi, elinde telefon.

“Bak,” dedi, “dosya hareketinde değişiklik var.”

Elif heyecanla yaklaştı.

Ama sayfada sadece şu yazıyordu:

“Evrak dairesinden ilgili daireye gönderildi.”

Bir cümle…

Ve o cümlenin arkasında bir hayat.

Bir ay sonra yine baktılar, bir değişiklik yoktu.

Üç ay sonra bile hâlâ aynı yerdeydi.

O arada Mert’in sabrı azaldı, Elif’in umudu yoruldu.

Ama her akşam birlikte çay içerken dosyadan konuşmayı bir ritüel haline getirdiler.

Elif bazen “Belki bu kadar uzun sürmesi daha iyiye işarettir,” diyordu.

Mert ise “Belki de kimsenin umurunda değil,” diyordu.

Bu zıtlık, ilişkilerinde yeni bir denge yarattı.

Bir taraf çözüm ararken, diğeri anlam arıyordu.

---

4. Bölüm: Erkek Stratejisi ve Kadın Sezgisi

Erkekler genellikle “sonuca” odaklanır.

Mert de öyleydi: dava ne kadar sürer, Yargıtay hangi sırada inceler, kim raportör olur…

Her detayı araştırdı.

Forumlarda “Dosyam 9. Dairede 11 aydır bekliyor” yazılarını okudukça kendini bir savaş alanında hissediyordu.

Ona göre bu bir strateji meselesiydi: doğru belgeler, doğru zaman, doğru hak.

Ama Elif için mesele başka bir yerdeydi.

O, insan hikâyelerinin dokusuna bakıyordu.

“Her dosyanın arkasında bir hayat var,” diyordu.

“Belki oradaki memur da kendi davasını bekliyordur, belki raportörün çocuğu hastadır. Zamanın adaleti farklı işler.”

Mert başta bu düşünceleri “duygusallık” olarak görse de zamanla anlamaya başladı:

Belki adalet, sadece hukukta değil; beklerken nasıl bir insan olduğunda da gizliydi.

---

5. Bölüm: Cevap Geldiğinde

Bir sabah, Mert siteye girdiğinde o sonsuz bekleyiş nihayet sona ermişti.

“Karar verildi.”

Ekrana uzun uzun baktı, nefesini tuttu.

Sonra Elif’i aradı:

“Elif… karar çıktı.”

“Ne yazıyor?”

Bir sessizlik.

“Onama.”

İkisi de sustu.

Mert ağlamadı, gülmedi.

Elif telefonu kapattı, sessizce balkona çıktı.

Gökyüzüne baktı ve mırıldandı:

“Demek adalet bazen sadece zamanında değil, insanın içinde gerçekleşiyor.”

O akşam evde sessiz bir huzur vardı.

Artık takvim önemini yitirmişti.

Yargıtay incelemesi ne kadar sürdü, kaç ay geçti, kim hatırlardı?

Asıl mesele, o bekleyişin iki insanı nasıl dönüştürdüğüydü.

---

6. Bölüm: Forumun Sessiz Sorusu

Ve şimdi size dönüyorum forumdaşlar:

“Yargıtay dosya incelemede ne kadar sürer?” sorusuna herkes rakamlarla yanıt verir.

Ama belki de doğru cevap şu:

“İnsanın sabrı kadar.”

Çünkü bekleyiş, sadece adaletin zamanı değil, insanın içsel yolculuğudur.

Mert’in stratejisi, Elif’in sezgisiyle buluşmasa belki de o kararın anlamı eksik kalacaktı.

Adaletin gerçek yüzü bazen mahkeme salonlarında değil, iki kalbin dayanışmasında görünür.

---

Son Söz: Bekleyişin Öğrettiği Şey

Belki siz de şu anda o sayfaya her gün bakanlardansınız.

Belki dosyanız hâlâ “incelemede.”

Ama unutmayın, bazen Yargıtay değil, hayat sizi inceliyordur.

Ve o süreç bittiğinde, siz artık aynı insan değilsinizdir.

Şimdi forumda sözü size bırakıyorum:

→ Sizce adalet geciktiğinde hâlâ adalet midir?

→ Beklemek mi daha zor, sonucu kabullenmek mi?

Belki bu başlık altında sadece hukuku değil, insanın sabrını da konuşuruz.