Yaka kartı kaça kaç ?

Bilgin

Global Mod
Global Mod
Yaka Kartı Kaça Kaç?: Bir Kartın Hikâyesi, Bir İnsanın Kendini Bulma Serüveni

Giriş: Küçük bir soruyla başlayan büyük bir hikâye

Merhaba forumdaşlar,

Bugün size “yaka kartı kaça kaç olmalı?” diye başlayıp bambaşka bir yere varan bir hikâye anlatmak istiyorum. Aslında ilk bakışta bu sadece bir teknik soru gibi duruyor: dik mi, yatay mı, 8x10 mu, 9x6 mı? Ama o yaka kartının üstüne yazılan isim, temsil ettiği kimlik, ve o kimliği taşımanın yükü bazen ölçülerden çok daha ağır olabiliyor.

Bu hikâyede iki karakter var: Biri mühendis Selim — çözüm odaklı, analitik, her şeyi ölçüp biçmeden içi rahat etmeyen bir adam. Diğeri ise insan kaynakları uzmanı Derya — empatisi güçlü, insan ilişkilerinin nabzını anında tutan biri.

Bir fuarda kesişen yolları, bir yaka kartının etrafında dönen koca bir içsel sorguyu anlatacağım size. Belki de bu satırlarda kendinizi bulacaksınız.

1) Fuar Sabahı: Yaka Kartının Peşinde

Hazırlığın matematiği

Sabahın yedisinde, Selim kahvesini eline alıp masanın üstündeki ölçü bandına baktı. “Yaka kartı 9’a 6 mıydı, yoksa 8’e 12 mi daha profesyonel dururdu?” diye kendi kendine sordu. Excel tablosunda onlarca örnek vardı. Yazı fontu, hizalama, hatta yazı karakteri bile hesaplanmıştı. Çünkü onun dünyasında hata payı, prestij kaybı demekti.

“Bunlar görünürde küçük detaylar,” diye düşündü, “ama detaylarda saklıdır saygı.”

Aynı binanın bir kat altında, Derya masa üstünde dağınık duran yaka kartlarını diziyordu. Onun için önemli olan, kartın ölçüsü değil, ismin altında yazan duyguydu. İnsanların kartı takarken yüzlerinde bir gurur, bir gülümseme görebilmek istiyordu.

“İsimler önemlidir,” diye mırıldandı, “çünkü insan, ismiyle fark edilir.”

O gün, yolları aynı fuarda kesişecekti. Ve o yaka kartı, iki dünyayı birbirine bağlayacaktı.

2) Karşılaşma: Ölçülerin Ötesinde Bir Diyalog

İlk temas

Selim standa erken geldi. Her şeyi milimetrik düzenlemişti. Laptop açısı 30 derece, broşürler tam simetriyle dizili. Derya elinde bir yığın yaka kartıyla geldiğinde Selim’in gözleri hemen kartlara kaydı.

“Şunların ölçüsü farklı gibi,” dedi hemen.

Derya gülümsedi. “Evet, bazılarını ufak yaptık, bazılarını büyük. Bazı insanlar kartın yüzlerini kaplamasından hoşlanmıyor.”

“Standarttan sapmamalıyız,” dedi Selim net bir sesle. “Yaka kartı bir temsil aracıdır. Kurumsal kimlik, ölçüyle başlar.”

Derya derin bir nefes aldı, gözlerini Selim’e dikti:

“Bence temsil, insanın kendini nasıl hissettiğiyle başlar. Bir kart, sadece kâğıt değildir. Utanarak takıyorsa, o kart ne işe yarar?”

Sessiz bir sarsıntı

O an Selim sustu. Çünkü hiç bu yönden düşünmemişti. Onun için ölçü, düzen, prestijdi. Derya için ise ölçü, duyguydu.

O küçük yaka kartı, iki zıt dünyanın kesişim noktasına dönüştü: biri netlik arıyordu, diğeri anlam.

Ve fuar boyunca her ziyaretçi, o kartlardan birini takarken bu görünmez tartışmanın bir parçası oluyordu.

3) İnsanların Kartla İmtihanı

Farklı kimlikler, aynı kart

Bir öğrenci geldi — kartı takarken yüzü kızardı. “İsmim yanlış yazılmış,” dedi utangaçça. Derya hemen özür diledi, kartı yeniledi.

Bir yönetici geldi — “Benim ünvanım yok burada,” diyerek öfkeyle baktı. Selim hemen müdahale etti: “Standart form bu şekilde.”

Ama Derya usulca yaklaştı: “Ünvan değil, insan kalır akılda. Belki bu fuarda biri sadece sizi dinlediği için hatırlayacak.”

O cümle, oradaki herkesin içinde yankılandı.

Bir kimliğin ağırlığı

Günün sonunda, onlarca yaka kartı masada birikti. Üzerlerinde farklı isimler ama aynı soru vardı: “Ben kimim?”

Selim bir kartı eline aldı. Kendi ismine baktı: Selim Kara, Proje Müdürü. O an düşündü — bu kartta “kim” olduğunu sanmıştı. Ama belki de kim olmadığını anlatıyordu.

Derya geldi, kartı onun elinden aldı. “Biliyor musun,” dedi, “bazen bu kartlar insanı tanıtmaktan çok, insanın ardına saklandığı bir duvar oluyor.”

Selim gülümsedi. “Belki de haklısın… Belki de yaka kartı kaça kaç değil, kime denk olmalı.”

4) Erkeklerin Stratejik, Kadınların Empatik Dünyası

Selim’in dönüşümü

O akşam fuar bittiğinde Selim otelde aynaya baktı. Kart hâlâ yakasındaydı. “Beni temsil ediyor mu bu kâğıt parçası?” diye düşündü.

Hesaplayan, planlayan, ölçen bir adamdı. Ama o gün anladı ki bazı şeyler ölçüyle değil, hisle anlaşılır.

Stratejik zekâ, detayları korur ama duyguları örter. Derya’nın bakışıyla, ilk defa bu dengeyi fark etti.

Derya’nın farkındalığı

Derya ise kendi masasında kartları toplarken düşündü: “Ben hep hisleri korudum ama bazen düzeni unuttum.”

O gün Selim’den öğrendiği şey, empati kadar sistemin de önemli olduğuydu. Çünkü duygular, yapı bulmadığında dağılır.

İki farklı zihin — biri analitik, biri duygusal — o gün birbirine ayna olmuştu.

5) Forumdaşlara Soru: Sizin Kartınız Ne Anlatıyor?

Birlikte düşünelim

– Siz hiç kendi adınıza bastırılmış bir kartta yabancı hissettiniz mi?

– Kimliğinizin ölçüsünü kim belirliyor: siz mi, başkalarının beklentileri mi?

– “Yaka kartı kaça kaç olmalı?” derken, aslında görünür olmanın bedelini mi konuşuyoruz?

– Erkek forumdaşlar, sizce kimliklerimizi düzenlemede mantık mı daha baskın, yoksa korkular mı?

– Kadın forumdaşlar, bir isim kartına sığmayan kimliklerinizi nasıl koruyorsunuz?

Belki de hepimiz birer yaka kartı taşıyoruz. Üzerinde unvanlarımız, rollerimiz, etiketlerimiz. Ama bazen o kartın arkasındaki insanı kimse görmüyor. İşte hikâye tam da burada başlıyor.

6) Son Söz: Ölçüsü İnsan Olan Kart

Fuar ertesi sabah, Derya yeni bir kart hazırladı. Üzerine sadece şunu yazdı:

Selim Kara — İnsan.

Selim görünce gülümsedi. “Bu fazla sade,” dedi, ama sesi titredi.

Derya karşılık verdi: “Bence tam ölçüsünde.”

O günden sonra yaka kartlarının ölçüsü değişmedi belki ama anlamı değişti. Çünkü bazen bir kart, bir aynadır; insana ne kadar “göründüğünü” değil, ne kadar “kendisi olduğunu” gösterir.

Ve forumdaşlar…

Siz, kendi yaka kartınızın ölçüsünü belirlerken, içindeki insanın ölçüsünü hiç düşündünüz mü?

Belki de asıl soru hâlâ aynı:

Yaka kartı kaça kaç değil, ne kadar “bizi” anlatıyor?