Türkü hangi nazım şeklidir ?

Berk

New member
Türkü Hangi Nazım Şeklidir? Mizahın, Mısranın ve Milletin Harman Olduğu Bir Forum Tartışması

Giriş: Türkü Dinleyip Nazım Şekli Arayanların Dramı

Selam sevgili forumdaşlar,

Bugün sizlerle birlikte Türk edebiyatının en tatlı bilmecelerinden birine, biraz kahkahayla, biraz ciddiyetle dalıyoruz: “Türkü hangi nazım şeklidir?”

Evet, o türküyü hepimiz biliyoruz: “Çay elinden öteye, giderim ben de gide…” ama iş nazım şekline gelince birçoğumuzun kafası karışıyor. Bazen “mani” diyoruz, bazen “koşma” diyoruz, bazen de “bırak şimdi nazım şekli, şu bağlama tınısını dinle” noktasına geliyoruz.

Ama işte ben burada, hem gülelim hem öğrenelim, hem de forumun erkeklerinin stratejik, kadınlarının ise empatik analizleriyle biraz edebiyat, biraz muhabbet yapalım istedim. Çünkü türkü dediğin sadece dörtlük değil, duygudur; hem dil hem yürektir.

---

Türkü: Halkın Nazım Şekillerinin Joker Kartı

Şimdi gelelim edebi tarafa (ama fazla ciddileşmeden).

Türkü, aslında bir nazım biçimi değil, daha çok bir nazım türüdür. Yani biçim değil, içerik bakımından halkın duygularını, sevdasını, acısını, derdini anlattığı şiirlerin genel adıdır.

Ama bu türkü dediğin öyle bir şeydir ki, maniyle de koşar, koşmayla da ağlar, varsağıyla da efelenir, ağıtla da gözyaşı döker.

Genellikle koşma nazım şekliyle yazılır. Dörtlüklerle ilerler, hece ölçüsü genellikle 7, 8 ya da 11 olur. Her dörtlüğün sonunda aynı nakarat tekrar eder — işte o kısım var ya, o zaten milletin diline dolanır:

> “Sarı gelin, aman aman…”

> İşte o “aman aman” kısmı, bir nazım dünyasında duygu depreminin merkez üssüdür.

---

Erkek Forumdaşlar: “Nazım Şekli Çözülecek, Panik Yok”

Forumun erkek tayfası genelde bu tür konulara analitik bir soğukkanlılıkla yaklaşıyor.

“Arkadaşlar, sistematik düşünelim:

1. Hece ölçüsü 11 mi? Evet.

2. Dörtlük mü? Evet.

3. Nakarat var mı? Var.

O zaman koşma kardeşim, net bilgi!”

Ama sonra biri çıkıyor: “Hocam ama Erzurum türküsü bu, belki ağıttır?”

Bir diğeri: “Bakın arkadaşlar, Batı Anadolu varyantlarında uyak düzeni değişiyor.”

Ve o anda forumda herkes, Google sekmelerini aynı anda açmış birer “edebiyat müfettişi”ne dönüşüyor.

Erkek forumdaşların bu analitik yaklaşımı takdire şayan. Adeta “Türküde Nazım Şekli Çözme Operasyonu” başlatıyorlar. Şemalar çiziliyor, ölçüler hesaplanıyor, biri hece sayıyor, biri nakarat analiz ediyor. Sanki dörtlük FBI sorgusunda.

---

Kadın Forumdaşlar: “Türkü Nazım Şekli Değil, Ruh Halidir”

Kadın forumdaşlarımız ise bu konuya bambaşka bir sıcaklık katıyor.

Onlara göre türkü, bir kalıbın içine sığdırılamayacak kadar insanî bir şey.

Bir kadın forumdaşın yorumu hâlâ aklımda:

> “Nazım şekli kimmiş, türkü zaten bizim hikâyemiz. Birine sitem, birine dua, birine veda...”

Onlar için türkü, nazım şekli değil; nazın, şekilsizliğin, duygunun coşkun hali.

Empatiyle yaklaşırlar: “Belki o türküde biri sevdiğini askere yolladı, biri köyünü terk etti, biri derdini söze döktü. Şimdi biz kalkıp hece mi sayacağız?”

Bu yaklaşım, türküye edebiyat laboratuvarından değil, kalbin içinden bakıyor.

Kadın forumdaşlar genelde şu savı ileri sürüyor:

“Türkü bir nazım şekline sığmaz çünkü türkü insanın kalıbına da sığmaz.”

Bir bakıma haklılar da. Çünkü türkü, insanın duygularının “format dışı” halidir.

---

Türküler: Coğrafya, Mizah ve Dramın Birleştiği Edebiyat Şenliği

Türküler yalnızca aşkın ya da acının ifadesi değildir; aynı zamanda mizahın, ironinin ve yerel zekânın da ürünüdür.

Mesela şu dizelere bakın:

> “Köprü yaptırdım geçemedim,

> Yarim ben seni seçemedim.”

> Burada hem içsel bir dram var, hem de bir “müteahhit eleştirisi” gizli.

Ya da şu türküye kulak verelim:

> “Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar.”

> Geleceğin şehir planlamacılarına mesaj niteliğinde değil mi?

Türküler bazen öyle ironiktir ki, bir yandan ağlatır bir yandan gülümsetir.

Aslında halk ozanı dediğin kişi, köyün “stand-upçısı”dır.

Bir elinde saz, bir elinde ironi.

---

Nazım Şekli Meselesine Mizahi Bir Yaklaşım

Türkü hangi nazım şeklidir sorusuna klasik cevap: “Koşma.”

Ama biraz eğlenceli düşünelim:

- Mani gibi başlayıp ağıt gibi biten türküler var.

- Bazısı koşma niyetine yazılmış ama sonunda “türküleşmiş.”

- Bazısı serbest vezinli olmuş çünkü ozan o gün hece saymayı unutmuş.

Yani bazen türkü “nazım şekli nedir?” sorusuna şöyle cevap veriyor gibi:

> “Boşver şekli, duyguma bak sen duyguma!”

Bir de forumda biri mutlaka çıkar:

“Abi o zaman türküyü tanımlayalım: halkın duygusal yazılım güncellemesi!”

İşte bu yüzden türküleri sadece edebiyatın konusu değil, toplumsal mizahın da aynası olarak görmek gerekiyor.

---

Forumdaşlara Açık Davet: Nazım Şekli Değil, Nazlı Sohbet Lazım

Sevgili forumdaşlar,

Türkü hangi nazım şeklidir diye başladık, ama fark ettik ki türkü bir şekilden çok bir ruh hali.

Erkek forumdaşlarımızın stratejik çözümleriyle, kadın forumdaşlarımızın duygusal sezgileri birleşince ortaya hem eğlenceli hem de öğretici bir tablo çıktı.

Şimdi sizlere birkaç forumluk soru bırakıyorum:

- Sizce bir türkü sadece “koşma” olarak tanımlanabilir mi, yoksa kendi başına bir tür mü olmalı?

- Türkülerin bugünkü versiyonu olarak “rap” veya “lofi halk müziği”yi düşünebilir miyiz?

- Nazım şekli belli olsa bile, bir türküyü özel kılan şey duygusu mu, yapısı mı?

Gelin, sazı bir kenara bırakmadan, klavyeleri de tıngırdatalım.

Belki hep birlikte yeni bir tanım yaparız:

> “Türkü: halkın gönlünden geçen şiirin, sazdan geçip dile düşmüş hâli.”

Ve kim bilir, belki bir gün forumumuzun adı da bir türküye konu olur.

> “Forumda açtım bir başlık, nazım şekli mi aşk mı belli değil...” 🎶