celikci
New member
Mine Söğüt’ün iki kitabı çabucak hemen ne okuyacağına karar vermeyen okurlar için öneriyoruz.
Meczup Bayan Kıssaları
Mine Söğüt unutulmaz hikaye derlemesi Mecnun Bayan Öyküleri‘nde toplumun baskıladığı, kurumların kısıtladığı, kuralların heba ettiği, farklı olduğu için dışlanan, yok edilen; güçsüzlüğe, delirmeye, cinnete terk edilen bayanları anlatıyor.
Birinci baskısı 2011’de yapılan bu 21 meczupluk kıssası yeniliğinden ve gücünden hiç bir şey kaybetmeksizin okurların derinlerine nüfuz etmeyi sürdürüyor.
Sayfa: 184
Gergedan
Mine Söğüt, Gergedan’daki çarpıcı öykülerinde tematik bir bütün oluşturarak çağdaş hayata sinmiş vahşetin örtüsünü kaldırıyor. kimi vakit keskin bir ironi kimi vakit soğuk mesafelenmelerle, yer yer de groteske yaslanarak orta sınıfın, aile kurumunun bayağılık cehennemini, kadük toplum ömrünü, adamların, kuralların, geleneğin yoz iktidarını gözler önüne sererek okuru adeta kışkırtıyor; kesimi olduğu konformizm çağını sorgulamaya çağırıyor.
Sayfa: 152
“Uçsuz bucaksız bir bataklık”
“Uçsuz bucaksız bir bataklıkta bir gergedan bize gerçek koşuyor kinle ve senin cesedin makus kokuyor o gece. Annem ağzını her açtığında, koku daha da kesifleşiyor. Cesedin masada çürüyor. Akşam koltukta çürümeye devam edecek. daha sonra yatağında çürüyeceksin. Sabah kahvaltı sofrasında. Ortada kapının önüne çıkacak, orada yüzün güneşe dönük çürüyeceksin. kimi vakit sokaklarda dolaşacaksın. Kokun, o kesif kokun da peşinden gelecek. daha sonra meskene döneceksin. Kapıyı açmadan evvel biraz düşüneceksin.”
Meczup Bayan Kıssaları
Mine Söğüt unutulmaz hikaye derlemesi Mecnun Bayan Öyküleri‘nde toplumun baskıladığı, kurumların kısıtladığı, kuralların heba ettiği, farklı olduğu için dışlanan, yok edilen; güçsüzlüğe, delirmeye, cinnete terk edilen bayanları anlatıyor.
Birinci baskısı 2011’de yapılan bu 21 meczupluk kıssası yeniliğinden ve gücünden hiç bir şey kaybetmeksizin okurların derinlerine nüfuz etmeyi sürdürüyor.
Sayfa: 184
Gergedan
Mine Söğüt, Gergedan’daki çarpıcı öykülerinde tematik bir bütün oluşturarak çağdaş hayata sinmiş vahşetin örtüsünü kaldırıyor. kimi vakit keskin bir ironi kimi vakit soğuk mesafelenmelerle, yer yer de groteske yaslanarak orta sınıfın, aile kurumunun bayağılık cehennemini, kadük toplum ömrünü, adamların, kuralların, geleneğin yoz iktidarını gözler önüne sererek okuru adeta kışkırtıyor; kesimi olduğu konformizm çağını sorgulamaya çağırıyor.
Sayfa: 152
“Uçsuz bucaksız bir bataklık”
“Uçsuz bucaksız bir bataklıkta bir gergedan bize gerçek koşuyor kinle ve senin cesedin makus kokuyor o gece. Annem ağzını her açtığında, koku daha da kesifleşiyor. Cesedin masada çürüyor. Akşam koltukta çürümeye devam edecek. daha sonra yatağında çürüyeceksin. Sabah kahvaltı sofrasında. Ortada kapının önüne çıkacak, orada yüzün güneşe dönük çürüyeceksin. kimi vakit sokaklarda dolaşacaksın. Kokun, o kesif kokun da peşinden gelecek. daha sonra meskene döneceksin. Kapıyı açmadan evvel biraz düşüneceksin.”