celikci
New member
Küçük bir kafe-bakkal işleten anne babanın etrafında şekillenen keyifli bir çocukluk, okul hayatı, yeni bir toplumsal etraf, yabancılaşma, sınıf atlama isteği, onaylanma gereksinimi, öfke patlamaları, utanç, kürtaj…
yıllar’e uzanan oto-sosyobiyografi yazınının da habercisi olan Boş Dolaplar, iki başka dünya -eğitimsiz emekçi sınıfı ve eğitimli burjuva sınıfı içinde sıkışıp kalmış, okul hayatındaki başarılarıyla ailesinin temsil ettiği her şeye karşı kendini bir daha inşa etmeye çalışan genç bir kızın, Denise Lesur’ün kıssası.
Ernaux, ne olmak istediğinden çok ne olduğuyla cebelleşmek zorunda kalan, toplumsal yükseliş sancıları çeken otobiyografik karakteri Denise’in hayatını anlatırken her zamanki üzere sakınmasız ve yiğit.
Sayfa: 168
Kitap için ne dediler
“Ernaux’nun kitapları birer itiraf değil, bir cins şahsi epistemolojidir… Onları okumak, o anlaşılmaz, acı verici, zorunlu ‘oluş’ sürecini manaya teşebbüsüdür.”
The New Yorker
“Boş Dolaplar, 1950’li senelerda Fransa’daki sınıf sisteminden ve bir hanımın sınıf atlamak, geçmişini unutmak için verdiği çabadan daha fazlasıdır. Bu roman, kültürel manada haklarından yoksun bırakılmışların kendi sesleriyle konuşmasına, gerek konusu prestijiyle gerek edebî biçimiyle, unutulmaz bir katkı sunuyor.”
The Bloomsbury Review
yıllar’e uzanan oto-sosyobiyografi yazınının da habercisi olan Boş Dolaplar, iki başka dünya -eğitimsiz emekçi sınıfı ve eğitimli burjuva sınıfı içinde sıkışıp kalmış, okul hayatındaki başarılarıyla ailesinin temsil ettiği her şeye karşı kendini bir daha inşa etmeye çalışan genç bir kızın, Denise Lesur’ün kıssası.
Ernaux, ne olmak istediğinden çok ne olduğuyla cebelleşmek zorunda kalan, toplumsal yükseliş sancıları çeken otobiyografik karakteri Denise’in hayatını anlatırken her zamanki üzere sakınmasız ve yiğit.
Sayfa: 168
Kitap için ne dediler
“Ernaux’nun kitapları birer itiraf değil, bir cins şahsi epistemolojidir… Onları okumak, o anlaşılmaz, acı verici, zorunlu ‘oluş’ sürecini manaya teşebbüsüdür.”
The New Yorker
“Boş Dolaplar, 1950’li senelerda Fransa’daki sınıf sisteminden ve bir hanımın sınıf atlamak, geçmişini unutmak için verdiği çabadan daha fazlasıdır. Bu roman, kültürel manada haklarından yoksun bırakılmışların kendi sesleriyle konuşmasına, gerek konusu prestijiyle gerek edebî biçimiyle, unutulmaz bir katkı sunuyor.”
The Bloomsbury Review