Dürüst olursam ne olur ?

Felaket

Global Mod
Global Mod
“Dürüst Olursam Ne Olur?” — Gerçeği Söylemenin Komik, Acı ve Biraz Tehlikeli Hikâyesi

Bir forum akşamında, arkadaşımın şu sorusunu görünce kahkaha attım: “Gerçekten dürüst olsam ne olur ki?”

Altına gelen yorumlar çeşit çeşit: “İşten atılırsın 😂”, “Akrabalarla ilişiğin kesilir”, “Ama en azından rahat uyursun kardeşim!”

Bu kadar yorumdan sonra düşündüm. Dürüstlük neden hem bu kadar övülüyor hem de bu kadar korkuluyor?

Ve dürüstlüğün başına gelenleri bir hikâyede toplayınca ortaya şöyle eğlenceli bir tablo çıktı.

Bir Ofis, Bir Kahve ve Fazla Samimi Bir Gerçek

Bir sabah ofiste toplantı vardı. Kahveler hazırlanmış, PowerPoint sunumları açılmış, müdür “Bu ayın hedefleri…” diye söze girmişti.

Tam o sırada Derya, samimi ama filtrelenmemiş düşünceleriyle, “Açıkçası bu hedefler biraz fazla iddialı değil mi?” dedi.

O an, ofisteki sessizlik bir romanın gerilim bölümü gibiydi.

Erkekler —özellikle planlı ve stratejik düşünen Taylan ve Cenk— hemen devreye girdiler:

“Yani Derya’nın demek istediği şu olabilir, biz bu hedefleri daha sistematik planlarsak ulaşabiliriz…”

Ama Derya içtenliğini gizlemedi: “Yok, ben plan demiyorum. Bu hedefler gerçekçi değil.”

Bütün gözler müdürün üzerindeydi. Müdür, su şişesini eline aldı, boğazını temizledi ve “Samimiyetine teşekkür ederim Derya,” dedi.

O an herkesin içinden geçen aynıydı: “Biraz fazla dürüstlük, fazla mesai getirir.”

Dürüstlük: Toplumsal Bir Spordur

Dürüst olmak, tıpkı yoga yapmak gibidir. Herkes “çok faydalı” olduğunu söyler ama yapanların yüz ifadesi genellikle acı doludur.

Çünkü dürüstlük, bir tür sosyal esneklik gerektirir.

Gerçeği söylerken kimseyi kırmamak, ama aynı zamanda kendinden de ödün vermemek… işte asıl denge burada.

Mesela erkekler genelde “çözüm odaklı dürüstlük” peşindedir:

Bir arkadaş sorar: “Bu gömlek nasıl olmuş?”

Cevap gelir: “Gömlek iyi ama ütüyle barışman lazım.”

Kadınlarsa genellikle “ilişki odaklı dürüstlük” kullanır:

“Ama o renk seni çok yormuş, belki başka bir tonla müthiş olursun.”

İkisi de doğruyu söylüyor, ama biri stratejik, diğeri empatik davranıyor.

İşin güzelliği de burada: Dürüstlüğün tonu, biçimi ve zamanlaması karakter kadar kültürle de ilgilidir.

“Dürüstlük En İyi Politika” mı, Yoksa Sosyal Risk Sigortası mı?

Kültürel olarak dürüstlük hep bir erdem olarak anlatılır ama uygulamada çoğu zaman “politik bir kumar” gibidir.

Bir araştırmaya göre (APA, 2023), insanlar gerçeği söylediklerinde kısa vadede daha stresli hissediyorlar,

ama uzun vadede ilişkilerinin daha sağlam olduğunu fark ediyorlar.

Yani dürüstlük bir nevi “duygusal yatırım”.

Tıpkı kripto gibi: Anlık çöküşler olabilir, ama geleceği parlak olabilir.

Bir başka açıdan bakarsak, toplum olarak “yumuşatılmış gerçekler”le yaşıyoruz.

Örneğin, bir iş görüşmesinde “Zayıf yönünüz nedir?” diye sorulduğunda kim “Üşengeçlik” der ki?

Yerine “Detaylara çok takılıyorum” denir, çünkü bu dürüstlüğün estetik versiyonudur.

Bir Evlilikte Dürüstlük Testi

Bir akşam Ali ile Esra arasında geçen diyalog, dürüstlüğün psikolojik sınırlarını özetler nitelikteydi:

— “Sence kilo mu aldım?”

— (Derin nefes) “Yani… kameralar kilo ekliyor olabilir.”

Bu örnekte Ali stratejik davranıyor, çünkü dürüstlük bazen “doz ayarı” gerektirir.

Esra ise aslında empati bekliyor, doğruluk değil.

İletişim bilimciler bu duruma “düşünce değil, duygu doğruluğu” diyor.

Yani bazen doğru olanı söylemek değil, doğru hissettirmektir mesele.

Dijital Dünyada Dürüstlük: Filtreli Gerçekler Çağı

Sosyal medya çağında dürüstlük, filtresiz bir selfie gibidir: Gerçek ama riskli.

“Gerçek ben” olmanın modası sürüyor ama algoritmalar bile gerçeği yumuşatıyor.

Birçok kullanıcı “ben olduğum gibiyim” derken, aslında “benim ideal versiyonum bu” diyor.

İşte bu noktada dürüst olmak, hem dijital hem insani bir cesaret işi.

Bir paylaşımda “Bugün moralim bozuk” demek, 10 filtreli fotoğraftan daha insancadır.

Ama çoğumuz “iyiymiş gibi görünmek” konusunda ustalaştık.

Peki, Gerçekten Dürüst Olsak Ne Olur?

Bir günlüğüne herkesin tamamen dürüst olduğu bir dünya düşünün.

Patron maaş görüşmesinde “Bu işi aslında sevmiyorum” dese…

Arkadaş “Senin esprilerine bazen sadece nezaketen gülüyorum” dese…

Aile yemeğinde biri “Ben aslında bu yemeği hiç beğenmiyorum” dese…

Kıyamet kopar mı, yoksa sonunda daha sağlıklı ilişkiler mi kurarız?

Belki de dürüstlük, bir yıkım değil, bir arınma başlatır.

Çünkü gerçeği saklamak bizi korur ama birbirimizden uzaklaştırır.

Forumun Kapanış Sorusu: Cesaret mi, Kaos mu?

Gerçekleri söylemek bir tür sosyal kahramanlık mı, yoksa gereksiz bir kaos çağrısı mı?

Belki ikisi de. Çünkü dürüstlük, herkesin kaldırabileceği kadar nazik olmalı.

Şunu unutmayalım: Dürüst olmak bazen “kırmak” değil, “aydınlatmak” demektir.

Ama ışığı fazla açarsan göz alır, az açarsan kimse göremez.

Son Söz:

Dürüstlük bir beceridir, hamlık değil.

Ve bazen en dürüst söz, “Bu konuda konuşmak istemiyorum” demektir.

Peki siz olsanız… gerçekten her zaman dürüst olmayı göze alır mıydınız?

Yoksa gerçeği dozajla mı verirdiniz?

Forum açık, sahne sizin.