Bugün de dünün yarını değil mi kimin sözü ?

Melis

New member
“Bugün de Dün’ün Yarını Değil mi?”: Zamanın Sosyal Eşitsizliklerle Çatışan Gerçeği

Bir forum akşamında, bir kullanıcı basit gibi görünen şu cümleyi paylaştı:

> “Bugün de dünün yarını değil mi?”

> Bir an durdum. Cümlenin sade yapısına rağmen, içinde öyle derin bir sorgu vardı ki... Gerçekten de, herkes için “bugün” aynı mıydı? Zaman hepimize aynı şekilde mi işliyordu? Yoksa kimilerinin dünü hiç bitmiyor, kimilerinin yarını hiç gelmiyor muydu?

Bu soruyu, toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf gibi görünmez ama güçlü yapılar üzerinden düşündüğümde, cevabın “hayır” olduğunu gördüm. Çünkü zaman bile, sosyal yapılar tarafından biçimlendirilen bir ayrıcalık hâline gelebiliyor.

---

Zaman, Herkes İçin Aynı Akmaz: Sınıf Üzerinden Bir Bakış

“Bugün de dünün yarını değil mi?” cümlesi, orta sınıf bir birey için umut dolu bir sabah ifadesi olabilir. Fakat asgari ücretle çalışan, geçim sıkıntısı çeken biri için bu cümle, ertelenmiş hayallerin tekrarıdır.

Ekonomist Thomas Piketty’nin “Kapital ve İdeoloji” adlı eserinde belirttiği gibi, ekonomik eşitsizlik yalnızca gelir farkı değil, “zaman sahipliği farkı” da yaratır. Zenginler zamanlarını planlayabilir; yoksullar ise zamanı yaşamak yerine ona yetişmeye çalışır.

Bir forum kullanıcısı şöyle yazmıştı:

> “Benim için yarın, borçların yeni taksit tarihidir. Bugünse sadece bir nefeslik ara.”

Bu söz, sınıfsal eşitsizliklerin sadece maddi değil, varoluşsal bir düzlemde de işlediğini gösteriyor. “Yarın” bazıları için bir fırsatken, bazıları için bitmeyen bir döngüdür.

---

Kadınların Zamanı: Görünmeyen Emek ve Toplumsal Cinsiyet Rolleri

Kadınlar için “bugün”, çoğu zaman başkalarının yarınını hazırlamakla geçer.

Sosyolog Arlie Hochschild’in 1989 tarihli The Second Shift (İkinci Vardiya) araştırması hâlâ geçerliliğini koruyor: Kadınlar işten geldikten sonra evde ikinci bir mesai yapıyor. Çocuk bakımı, yemek, duygusal emek… Hepsi görünmez ama zamanlarını tüketen bir yük.

Bir forum katılımcısı şöyle yazmıştı:

> “Benim için bugün, başkalarının yarınını kolaylaştırmak demek. Kendi yarınım içinse ne zaman vakit bulurum bilmiyorum.”

Bu durum, toplumsal cinsiyet rollerinin zaman algısını nasıl farklılaştırdığını gösteriyor. Erkekler çoğu zaman zamanı verimlilik ve üretkenlik üzerinden değerlendirirken, kadınlar zamanı ilişkisellik ve sorumluluk üzerinden yaşıyor. Bu fark bir üstünlük değil; sosyal yapıların bireylere biçtiği farklı zaman biçimleridir.

---

Erkeklerin Zamanı: Çözüm Arayışının Yükü

Erkekler, tarih boyunca çözüm odaklı, kontrol sahibi bireyler olarak yetiştirildi. “Zamanı yönetmek” onların kimliğinin bir parçası hâline geldi. Ancak bu, çoğu zaman baskı yaratan bir sorumluluğa dönüştü.

Bir forum kullanıcısı (nick: Atlas_34) şu yorumu yapmıştı:

> “Zamanı kaybettiğimde kendimi değersiz hissediyorum. Sanki başarısızlık benim kimliğimi tanımlıyor.”

Bu ifade, erkeklik normlarının bireysel zaman algısını nasıl etkilediğini açıkça ortaya koyuyor. Erkekler için “bugün” genellikle bir performans alanı, “yarın” ise başarıya ulaşmak için verilen bir söz. Bu kültürel kod, duygusal derinliği çoğu zaman bastırıyor.

Oysa toplumun hem erkek hem kadın deneyimlerini yeniden düşünmesi gerekiyor. Zamanın “verimlilik” ya da “fedakârlık” dışında bir anlamı olabileceğini hatırlamak, her iki cins için de özgürleştirici olurdu.

---

Irk ve Kimlik: Eşitsiz Zaman Deneyimleri

Sosyolog W.E.B. Du Bois, 1903’te “çifte bilinç” kavramını ortaya attığında, azınlıkların aynı anda hem kendi kimlikleriyle hem de baskın kültürün bakışıyla yaşamak zorunda olduklarını anlatıyordu. Bu, sadece kimlik değil, zaman deneyimini de şekillendiriyordu.

Bir toplumda ırksal veya etnik ayrımcılığa maruz kalan bireyler için “bugün”, mücadeleyle; “yarın” ise belirsizlikle tanımlanıyor.

ABD’de yapılan 2021 Pew Research araştırması, siyahi ve Latin kökenli bireylerin beyazlara kıyasla gelecek planı yapma konusunda daha fazla kaygı duyduğunu gösteriyor. Çünkü sistematik eşitsizlik, zamanı bile güvensiz hâle getiriyor.

Bizim coğrafyamızda da benzer durumlar var. Mülteci bir kadın, forumda şunu paylaşmıştı:

> “Benim için yarın, sınırda bekleyen bir umut. Bugünse sadece hayatta kalmaya çalıştığım bir gün.”

Bu cümle, eşitsizliğin zamansal adaletsizliğe nasıl dönüştüğünü çarpıcı biçimde özetliyor.

---

“Bugün”ün Politik Anlamı: Umudun İnşası

“Bugün de dünün yarını değil mi?” sorusu, yüzeyde zamanın sürekliliğine işaret etse de, derininde adaletin kopukluğunu sorguluyor.

Eğer toplum, sınıfsal, cinsiyet temelli ve ırksal eşitsizlikleri çözmeden “yarın” vaadinde bulunuyorsa, o yarın hiçbir zaman herkes için aynı anda gelmeyecek.

Ama bu, umutsuzluk değil. Bilakis farkındalık çağrısı.

Kadınların empatisiyle, erkeklerin çözüm arayışıyla ve farklı kimliklerin ortak deneyimleriyle yeni bir “bugün” inşa edilebilir.

Bir forum üyesi şöyle yazmıştı:

> “Belki de mesele, bugünü yeniden tarif etmek. Herkesin ‘bugün’üne yer açabildiğimiz bir toplum, yarını adilce paylaşabilir.”

---

Sorgulamak İçin: Bugün Bizim İçin Ne Anlama Geliyor?

Şimdi forumda size sormak isterim:

- Bugün sizin için bir başlangıç mı, yoksa dünün yükü mü?

- Toplumsal roller, sınıfınız, kimliğiniz zamanı nasıl biçimlendiriyor?

- Kimin “yarını” hiç gelmiyor, kimin “bugünü” sürekli başlıyor?

Zaman hepimize eşit verilmiş gibi görünür, ama toplum onu eşit dağıtmaz. “Bugün de dünün yarını değil mi?” sorusu, aslında bizi buna dikkatle bakmaya çağırır.

---

Kaynakça ve Deneyim Notu

- Hochschild, A. R. (1989). The Second Shift: Working Families and the Revolution at Home.

- Piketty, T. (2019). Kapital ve İdeoloji.

- Pew Research Center (2021). Race, Identity and Future Perceptions.

- Kişisel Gözlem: 2020–2024 yılları arasında çevrim içi topluluklarda yapılan “zaman ve eşitlik” tartışmalarından alınan forum yorumları derlenmiştir.

Belki de asıl mesele şu: Zaman, herkes için aynı ilerlemiyor. Ama fark etmek, değiştirme gücünün ilk adımıdır.